Sonracıma;
Cuma gecesi, The Hague Jazz.. Akşam 6dan gece 2ye 10 kadar sahnede 30 küsür grup. Hem de öle böle diil. Şöle açıkliim:
Bazı şanssızlıklar oldu tabi; Hiromi çok hoştu (pianoda acaip velet bi japon kız, gayet iyi fusion) ona takıldım Mike Stern kaçtı, Truffaz'la Stanley Clarke çakışıyodu, ööle dinleyici olmak yetmez bazen fan olmak gerek dedim Truffaz'ı seçtim, Clarke kaçtı, falan. Sonuçta ordan oraya koştum bütün gece. Gece 2'de haliyle tramvay bitmişti istasyona kadar yürümek zorunda kaldım, olsun. İstasyonda Delft treni film gibi parmaklarımın arasından kaçtı, 3:41 trenine kadar bekledim, olsun.
3 yorum:
Amma da şanssız bir günmüş yaa... Bizim için başı senin için sonu biraz kötü olmuş ama en azından dinledin ne güzel:)
Kıskandım valla, hemi de nasıl!
tikkat tikkat! bilge bloguna çizik atmayalı tammmmmm tamına 2 ay olmuş!
Yorum Gönder