15 Mayıs 2008 Perşembe

Şimdi buradayım,


şimdi yokum...

Hayat.. geçen haftaki 'yerleşiyor hissetme' paragrafından sonra, olana bak. 13 Mayıs salı günü, yine üç güne uzayan bir haftasonu tatili dönüşü, koca mimarlık fakültesi binası çıra gibi yandı. Üst katı basan suyun 6. kattaki kahve makinasında elektrik kontağına yol açması sonucu 9 gibi başlayan yangın bir türlü söndürülemedi ve 6-7 saat içinde bütün binayı sardı. (Bir kaç ay önce değiştirmişlerdi o makinaları, en başından cenabettiler zaten, öğrencilerle bizim aramıza fitne soktu o makinalar. Eski makinalardan beleş kahve alabiliyordu öğrenciler de, bunlardan sadece biz. Sağda solda unutulan staff kampüs kartları geri gelmemeye başladı sonra.) Akşam yanlış hatırlamıyorsam 5-6 gibi, artık sönmüştür herhalde diye düşünürken Alper beni evden arayıp bizim kanadın çöktüğünü söyledi. Binanın çöken çeyreği, Emre hariç, hepimizin ofislerinin olduğu koridordu. 5. katta ben, Tania, Fransisca, Augustina; 6. katta Jose, İrem, Wei Chan, Bige, İpek; 7. katta Alper, 9. katta Olgu, Ekim, Egbert, Ali Hoca, 11de Esra. Hepimiz o kanattaydık. Hoş, binanın ayakta kalan kısmında da bişey kalmadı ya. Hiç yaralı yok bereket. Kesin durumu daha kimse bilmiyo ama kayıp korkunç; kütüphanede, arşivlerde, hocaların odalarında onbinlerce kitap, çizim, slayt, harita. Bir yerlerde orjinal Rietveld ve Corbusier sandalyeleri duruyormuş, bir sergi için. Ali Hoca'nın 500 civarı kitabı hep ofisindeymiş. En acısı da, emeğe gelen. Pek çok doktora öğrencisi ve araştırmacı acı bir şekilde öğrendi ki, hepsi aynı odada duran 2-3 kopya back-up değildir.
Benim bir kaybım olmadı, ofisteki bilgisayardaki her şey evde yedekliydi. 3-4 kitap sadece.
Ama kayıp hissi, işte, oluyo yine. 8 aydır zamanımın yarısı orda geçiyordu. Garip.

Başka anlatacaklar vardı halbuki.. Oude Kirk'te, eski kilisenin karşısındaki Yunan lokantasındaki nefis yemek. Haftasonu plaj macerası, Kuzey Denizi'ne girmek (ve aynen çıkmak). Vesaire. Hayat.

edit: Gazeteler itfaiyecilerin Rietveld ve Corbusier sandalyelerini kurtardığını yazıyor. Bari.

6 yorum:

KuzeyGüney dedi ki...

Bilge çok geçmiş olsun. Emek verilen şeylerin birden yok olması çok acı...Belki biraz da bu yüzden ölüm haberi duymuş gibi okudum yazını:/ Ali Hoca'yı tanımıyorum ama, offf 500 kitap...pek fena!

Sevinç dedi ki...

Bizim kız nerde dağa kaçtı dağ nerde yandı bitti kül oldu gitti... Neydi bu, böyle bişey vardı, aklıma yanlış yunluş geliyo şu anda... Giden gitti demenin bi başka şekliydi di mi bu, eğlenceli şekli... Bi de söylyebilsem! Ama sen öbürküleri de yaz Bilge:) Fotoları da bekliyorum ben merakla:)

elegimsagma dedi ki...

bilgecim, gecmis olsun gibi klişe cumlelerden ote bir şey diyemiyoruz elbet:( cok uzuldum, neyse ki hepiniz iyisiniz. abuk subuk seylerden böyle felaketler ortaya cıkınca, nasil tepki verecegini bile şaşıyor insan. inanamıyor.
tekrar olacak ama, neyse ki sizler iyisiniz.

Umut DURAK dedi ki...

Kaybendice anlaşılıyor sahip olunanların değeri ya en korkuncuda kayıbın yanarak olması heralde. Yıkımın acısını en çok ateş sergiliyo gibi. Neyse sadıç, en azından senn kaybın marjinal, bir avuntumuz o olsun.

Serendipity dedi ki...

Çok üzgünüm!

anl dedi ki...

çok geçmiş olsun.en son buraya bıraktığım yorum senin oraya alışıyor olmana içerleyişim ile ilgiliydi, acaba artıkın anne olduğum için bişilere içerleyince felan.... yok artık...