12 Şubat 2008 Salı

Bu insanlarla ilgili en sevdiim şey, (prog muhabbeti gene. "prog" da "progressive rock"ın eş dost arasındaki adı oluyor) bunun tarih bilmekle ilgili o en devrimci yönün en bariz örneklerinden birisi olması. Malum, günümüz dünyası (ki günümüz dendiğinde geniş bir zaman aralığına denk geliyor, mesela 1984'ün disütopik bir gelecek kurgusu olduğu zamanı kapsayacak kadar, en azından) tarihle ilgili 'her şey zaten her zaman az buçuk bugünkü gibiydi" şeklinde bir dezenformasyon üretir. Ama tarihin kendisi, her konuda, bazı şeylerin bugün için akıl almayacak kadar farklı olduğu, ve en önemlisi, o zaman için bunun 'normal' olduğu bilgisini barındırır. (Ve dolayısıyla bugün için anormal olanın yarın tekrar normalleşebileceği nosyonunu). Bu insanlarla ilgili olan şey de şu ki, bu adamlar bugünkü cazcılar gibi, ya da ne biliim bi dönemin "atonal müzik"i gibi değillerdi; evet karmaşık, tek dinleyişte kolayca içine girilemeyen, zor bir müzik üretiyorlardı, ama popülerdiler; evet avan-gard, öncü, yenilikçi, hatta deneyseldiler, ama konser verdikleri zaman stadyumları dolduruyorlardı, albüm yaptıkları zaman bütün bir gençlik dükkanlara koşuyordu. Zaten kendileri de 20lerindeki heyecanlı insanlardı, zamanın kendilerine tanıdığı şansı kullanmaya çalışıyorlardı, o yüzden 80'ler tüm antiteziyle üzerlerine yıkıldığında çoğunun kafası karıştı. O zaman için, (70lerde) onlar ne müziğin elitleriydiler, ne de underground'dular. (nasıl gıcık bir isim.. geçen sene ankara'da nefes'te ankara psychedelic bilmemnesindeydik, herkes çok 'underground' olduğu için çok mutluydu, ama 'disko'ydu orası, fazla hiçbi şi deil. başka zamanlar baba zula'yı da canlı dinlemişliğim oldu. Yazıklar olsun diye ağlaya ağlaya ve koşa koşa eve gidip Umma Gumma'yı çaldım.) Onlar zamanın ruhuydu, (mtv'nin bizi ikna etmeye çalıştığı üzere 70lere dair zamanın ruhu micheal jackson'ın thriller'ı da deildi, disco da deildi. biri sonradan geleceğin işareti, diğeri, çoktan eskimiş olanın zamana uyma çabası. popüler kültür tarihçileri genelde anakronistik bir hata içindeler, 70leri david bowie, lou reed, marc bolan gibi insanlara bağlamaya çalışırken, onlar hep sonra gelecek olanın öncüleriydiler . bugünün ruhuna daha tanıdık gelen isimler; o yüzden öne çıkıyorlar. ama o zaman olan, ve sonra asla olmayan devasa başka bişi vardı.)
Bu, işin dünyayı ilgilendiren kısmı. Bir de beni ilgilendiren kısmı var. Ben bu isimler arasında hep "kendi cinsi"mi buldum. (Sevinç'in dediği gibi, aidiyet objeleri). Jose'den bahsetmiştim burda, o portekizden ben türkiyeden kalkıp delfte geliyoruz, ve iki üç hafta önce bi cuma gecesi beraber oturup sabaha kadar crimso'nun bir konser videosunu izleyip bira içip harika vakit geçiriyoruz. (levin, bruford, belew'li olan crimson. 70ler deil, çok daha sonraki bi line-up, ama en iyilerinden birisi.) Ondan önce, yıllar önce; finlandiya'dan odayla ortaklaşa açtıkları from wood to architecture sergisini toplamak için gelmiş adamı ağırlıyoruz, mesela, bu adam sergi açılışına gelen müzenin önemli insanlarından birisi deil, toplayıp gidecek basit bi teknisyen, o yüzden onun vaktini hoşca geçirme işi sadece bize kalmış, biz de tutup onu rakı içmeye çıkarmışız, fasıllı falan bir yere. uzun süre "bak bu rakı, böyle içilir, bu da türk kahvesi, o da böyle içilir" geyiğle geçiyor. Sonra bi noktada "gitar vardı elinde biz seni havaalanından almaya geldiimizde" denecek oluyor. 15 dakika sonra, masanın geri kalanı zoraki muhabbetten azad olmuş olmanın rahatlığında kendi kendine muhabbette, biz ikimiz; "bruford crimson'a gittikten sonra yes bitti bence", "katılmıyorum, yes zaten artık bitmişti, bruford akıllı olandı, erkenden daha yaratıcı gelecek vadeden yere gitti" muhabbetindeyiz.

(22 Temmuz 1972. Melody Maker; "Yes Man to Join Crimson". Bruford'dan bahsediyo. Bir davulcu o.)

Ondan da önce, Khalid vardı, Lübnan Amrikan Üniversitesi'nden değişim programıyla ODTÜ'ye gelmiş bir Filistin'li. Beraber Ali Hoca'nın 18.yy osmanlı dersini almıştık. (Osmanlı vs. emperyalizm falan diye konuşurken "neyden bahsediyosunuz siz, osmanlıdan büyük emperyalist mi vardı, empire sa, empire işte diye çıkışmıştı bize). Dönem boyunca hiç bi muhabbetimiz olmamıştı, sonra Ali hoca bizi istanbula geziye götürmüştü, 2-3 gün gezmiştik beraber, yine hiç. Sonra artık ankaraya dönmek için garajda otobüs bekliyoruz, hava sıcak, üstündeki kazağı çıkardı, altından bi sun ra tişörtü çıktı. gittim yanına dedim, "bu bildiimiz cazcı olan sun ra mı?". Sonrasında otobüste geceyarısına kadar, daha doğrusu ali hoca bizi uyuyun artık çocuklar diye uyarana kadar nefis muhabbet. Progressive'e mesafeliydi gerçi o, şimdiye kadar duyduğum en akıllı şeylerden birisini söylemişti; "70lerde rock'a yakınlaşan cazcılar yeni bi tür icat ettiler, adına 'fusion' dediler, bu kötü bir isimdi, aynı dönemde caza yakınlaşan rockçılar kendi müziklerine 'progressive' dediler, bu bin kat daha kötü bir isimdi" diye. (haksızlık ediyor tabi, prog'cuların tek yönelimi caz deildi ki..) Ama "bana bir 'all-time favourite' söyle" muhabbetinde "floyd, echoes" demiştim:) hehe, sonraki bir yarım saati bu şarkıyı ne kadar çok sevdiğini anlatarak geçirmişti.
Böyle işte. Bunlar benim türüm. Ki daha ne Melih'in, ne Ernur'un ne diğer kardeşlerin adını anmadım:) Güzel bişi işte bu, çok güzel. İnanın bana.

PLAYLIST:
Hepsiyle ilgili bişiler yazmak abes, eninde sonunda benim de yapacaım ctrl-c ctrl-v. Grup isimlerini wikipedia'ya girin işte, bilgi orda var. (Çok süper güzel bişi di mi bu wikipedia, çağımızın bir bilgi devrimi varsa eğer, yani daha önce yapılmamış bişey, o da bu. Ekşi sözlük ne kadar zavallıysa bu da o kadar güzel bence.) Ama kişisel bişiler sölemek gerekirse;
Gong'un müziğindeki mizaha bayılıyorum. Müzikal bi mizah, müzikle ilgili olan deil, müzik yoluyla aktarılan bi mizah. Marsupilami'nin "busy drummer" denen davul tarzını seviyorum. Eat That Question'ı koymamın sebebi ne zamandır Zappa koymuyor olmak deil, bi önceki gönderide Fender Rhodes'tan bahsedilmişti, alın işte size Rhodes, zirvesinde. Bu Mothers'ın george duke'lu zamanları, bu şarkı da, elbette Zappa'nın dehası yanında, Duke'un elinden Rhodes'un tepesi işte. Fender Rhodes ile çalınmış en muhteşem notalar (Herbie Hancock başta olmak üzere cazcıları saymassak) burda işte. (yine önceki gönderiyle ilgili mid-term sorusu; zappa'nın gitar solosunda apaçık bi şekilde Hendrix olduu bi yer var?). Crimson; bu şarkı Schizoid II olarak da bilinir. I incisi; 21st Century Schizoid Man, 69'da Crimson'un Hyde Park'ta Rolling Stones'dan akşamı çaldığı efsanevi çıkış zamanının şarkısıdır (Crimson o akşam Rolling Stones'un açılış grubu olacaktır güya, ama ertesi gün herkes "Stones neyse ama Crimson diye bi grup vardı uff o ne ööle" havasındadır). Ben buraya bi Crimson koyacaksam bu stüdyo kayıtlarıdan biri olur zannediyodum. Ama onlar her yerde zaten, gidin bi dükkandan alın.Bu "King Crimson Collectors Club"dan 72'den bi küçük canlı kayıt. (Ayrıca Crimson'ın canlı olsuğunda stüdyodaki kadar tat vermediği fikrim, en sevdiğim albümlerden biri olan "starless and bible black"in tek şarkı hariç tamamının canlı emprivizasyonlardan kesip biçilerek yapıldığını öğrendiğimde sıçmıştı.) (Bu albümle ilgili 'anlatmazsam ölürüm' bi hikaye var: Albüm kapağında her şarkının yanında, malum, o şarkının kime ait olduğunu söyleyen referanslar vardır; onlar o şarkıyı 'yazmıştır' diğerleri onlarla beraber çalmıştır. beatles'tan beri yani (lennon & mc cartney). Bu albümde bir şarkıda davulcunun da ismi geçer, ama o şarkıda hiç bir davul, vurmalı çalgı yoktur. Ama davulcunun adı şu ifadeyle geçer: "For his contributed silence".. Hadi oturup bunu düşünelim:)) Erken zamanlarından çok tatmin edici bir Crimson performansı işte. Sonra; BiGuru Guru. Kan! guru. Kan! guru. Hehehhe. Bi de Yes. Çok adı geçti diye. Bu şarkıyı vietnam'dan dönen askerler için yazmışlar. "Yours is no disgrace" diye. Eğer ilk kısımlarına katlanırsanız sonra çok daha hoş bölümleri gelecek. Güzel melodi zaten. mahavishnu orchestra; bu işte Khalid'in dediği progressive'lerden deil de fusion'lardan sayılanlardan. Halbuki al John mc Laughin'i vur Robert Fripp'e yani. Olağanüstü muhteşem güzel bir şarkıdır, yerinde durabilene aşkolsun! Sıradışı bir gruptur, çok özeldir yerleri..

Hiç yorum yok: