9 Aralık 2007 Pazar

Şu aralar biraz yoğunca, çünkü Türkiye'ye dönüyorum 3 haftaya yakın bi tatil için ve dönmeden bitmesi gereken işler var. Bi yandan da yolculuk hazırlığı. Yakın zaman için planlanmış bir tatilin varlığı kadar motive edici bi şi yok:) Çalışıp duruyorum işte.
Ama bu hafta sonu biraz dolaştım fotoğraf çektim. Onları koyabilirim, ne zamandır kara kuru metin metin gidiyoduk..

Klasik Delft hali. "Oh ne güzel, ne sakin, ne huzurlu" ile şu 3-5 yerde gördüüm kartpostal sloganı "Delft!? So fucking boring, nothing to do.." arası, ya da daha doorusu bazen o, bazen o.

Besteenmarkt baya hareketli bu ara çünkü buz pateni sahasına dönüştürülmüş durumda. Pek niyetim yok, buz benim için hala üzerine basılınca kıç üstü oturulan bi şey.

Yeni kilisenin apsisinin hemen arkasında, kentin en sevdiğim şirin köprülerinden biri. Köşedeki her bi kenarı ayrı yamuk küçük bina muhteşem, masal kitabı illüstrasyonu gibi.

Burası kendi aramızda önceleri "köşedeki yer" sonra o geceden beri "şiirli yer" olarak kodlanmış pub. Ama yazık ki, son bir kaç gidişimiz kapıdan bakıp ayakta duracak yer olmadığını görüp çıkmamızdan ibaret.
Başka bir sevdiğimiz yer, Minos: Pita Giros (döner) ve yunan birası (Mythos). Hiç fena değil.
Bi kaç kez de buraya gittik, aslında içinin fotoları gerek. Devasa ve büyüleyici ahşap kirişleri olan eski bir bina.Ve son zamanların favorisi Bebop. Ama galiba daha çok Jose ve ben. Cuma akşamı yanımızdaki grubu oraya sürükledik, ama kalmalarını sağlayamadık. Kalabalıktı tabi çok, haklı insanlar.Utrecht'e gidiyorum. Arkada tipik Dutch landscape.

Utrecht. Galiba ben en çok bu kenti sevdim. Delft gibi ama çok daha büyük ve daha cıvıl cıvıl.

Postane binası, yanlış hatırlamıyosam Berlage'nin yine. Berlage bunların Mimar Kemalettin'i gibi bişi oluyor.

Ve işte vs. Yola çıkmadan daha çekmek niyetindeyim.

Van der Graaf Generator'ün My Room diye bi şarkısına denk geldim. Pek yumuşak, pek tatlı geldi bana. Halbuki, o proto-prog tarihsel önemine rağmen çok da delisi değilimdir bu grubun. O çalabilir arkada.

4 yorum:

anl dedi ki...

dört gözle bekliyoz bilgeciiiim.gel artıkın.hehe.

elegimsagma dedi ki...

evet dört gözle bekliyoruz:) yannız, şimdi o fotolar pek muhterem, mimari pek muhteşem de bilgecim, sen kesin buraların biribiriyle alakasız gri binalarını, kocaman eğreti aynalı binamsılarını, kaldırım taşı diye basınca şloppps! ayakkabına dolan yağmur sularını, çamurunu, isini, akşam üzerinin kesif duman kokusunu, kaos ve gürültüyü özlemişsindir. Bakalım ne kadar özlemişsindir?

Çentik dedi ki...

Bilge telaşlanmıştık valla. Blogu tıkla tıkla, ses yok, seda yok. Neyse fotograflar cok guzel. Gelecegine de sevindim. Yolun duserse, Izmir'e de bekleriz. Netekim kim bilir, sıkılıp kanallardan, yeşil sulardan, belki de ozlemissindir Ege'yi, maviliği. Cok opuyorum.

Sevinç dedi ki...

Utrecht'e iki defa gidip geldim ama senin gördüğün hiç bişeyi görmemişim yaw, Bilge bizi gezdirseneee...
Bu arada bence de Türkiye insana bi garip geliyo buralardan sonra, kendini hazırla derim ben...