3 Ekim 2007 Çarşamba

Şöyle hissetmeye başladım:
İkinci çizgide sürünüyorum ve Hoşi'deki taşımdan yeterince faydalanmıyorum.
Şu demek:
Go'da, özellikle açılışta, oyunun orta aşamasına kadar yapılan hamlelerin toplamı iki farklı amacın dengesini taşımalı; alan elde etmek [territory] ve etki yaratmak [influence]. Oyun sonunda elde edilen alan + öldürülen taşlar sayılır, birincisi asıldır, pekala bir oyun kimse hiç bir taş öldürmeden bitebilir. Territory'ye yönelik hamleler çabucak elde edilen, cepteki puandır. Influence'a yönelik hamleler oyun ortası çekişmelerine yönelik [mid-game fight] yapılan hazırlık hamleleridir. Go tahtası çok büyüktür (19X19). Taraflardan biri her yerde birden territory elde etmeyi aklından bile geçiremez, nihayetinde iki taraf eş bir sırayla oynar. Dengeden kasıt kazanılan territory'ye karşı verilen influence'ın, ya da tam tersinin, iki taraftan birine bariz bir üstünlük sağlamıyor olmasındadır. Bin yıllık birikmiş Go aklı şöyle söyler; üçüncü çizgide oluşturulan duvarın sağladığı territory'ye paralel dördüncü çizgideki duvarın influence'ı dengededir.

Bu, elbette lokal bir hesaptır ve tahtanın genel dağılımı bu yargıyı her zaman etkiler. Ama yerel olarak nötr bir hesap bunu söyler. Burada beyaz duvarın elde etmiş olduğu cepteki puan, der, siyah duvarın tahtanın ortasındaki muhtemel mücadelelere yönelik elde etmiş olduğu pozisyonel avantaja eşittir. Bu hesaba göre, beyazın duvarını bir çizgi yukarıdan, dördüncü çizgiden kurması, siyah ne çeşit bir influence elde ediyor olursa olsun, siyah açısından kabul edilemez. Ve ikinci çizgi beyaz için son derece zavallıdır. O yüzden ikinci çizgiden duvar kurmaya yönelik hamle dizisine "sürünmek" denir. Yani insan üçüncü çizgide duvar örer, dördüncü çizgide neşesine neşe katar, ikinci çizgideki aynı hamle dizisi sürünmektir. (Elbette oyun sonunda ikinci çizgiden, hatta birinci çizgiden oynanır. Bu aşama artık 2-3 puanın hesabının yapıldığı zamandır ve bu hamleler çoğu zaman alan elde etmeye değil, rakibin elde ettiği alandan azıcık çalmaya yönelik hamlelerdir [reduction play].)

Hoşi "yıldız" demektir. Tahtada işaretlenmiş, her köşedeki orijine göre 4-4, 10-4 ve 10-10 koordinatları 9 tane hoşi yapar. Açılış teorisi öncelik sırasını köşe, kenar, orta şeklinde kurduğundan (hız, yani verim açısından; köşede örneğin 5 puanlık territory sağlayan öldürülemeyecek bir grup kurmak 6 hamle sürebilir, kenarda 8 hamle gerekir, ortada 11 hamle), burada ve pek çok yerde hoşi dendiğinde ilk anlaşılan 4-4 noktasıdır (yukarıdaki köşede Q4). Modern Go ile birlikte (anladığım kadarıyla 30'lar civarında oyun bir çeşit devrim geçirmiş ve kavrayış ve kuram derinliği bir çeşit sıçrama yaşamış. Sonrasına "modern go" diyorlar. Ne kadar manidar di mi) 4-4 noktası son derece popüler bir açılış haline gelmiş. 4-4 açılışının erdemi şuradadır; bu son derece esnek bir hamledir. Öncelikle yüksek bir hamledir (tahtanın kenarına yakın: alçak, uzak: yüksek). Ama çok da yüksek değil, rakibin yaklaşma hamlesine göre (kakari: köşeye yapılan ilk hamleye cevaben yapılan yaklaşma hamlesi) alçalıp sağlam territory yapan bir gruba dönüşebilir. Ama alçak, doğrudan territory'ye yönelik bir hamle de değildir, öyle gerekiyorsa köşeden tamamen vazgeçip güçlü bir influence'a dönüşebilir. Ve aynı durumdaki iki 3-4 hamlesinden birinde olacağı gibi bu bir çeşit geri çekilme de sayılmaz, yani, madem köşeyi kapatmayıp dışarıya oynayacaktın, niye alçak oynadın di mi.. O yüzden, tüm data base'lerde iki siyah iki beyazın dört 4-4 noktasını alması en yüksek oranlı ilk dört hamle haline gelmiştir. Hoşi taşı iyi, güçlü bir taştır ve iyi kullanmak gerekir.

Yukarıdaki diagram abzürdlük derecesinde saçma bir dizi hamleyi vermekte. (Böyle bir diagramı internette hiç bir yerde bulamayacağım için kendim yaptım. Panda kullanıyorum, igs'nin sitesinden indirilebilir, http://www.pandanet.co.jp/English/ Internette oynamak, bilgisayara karşı oynamak -GnuGo kullanıyor. En tuttuğum program değil. Biraz uyuz sanki, Win Honte, ya da Aya-Go daha bi kavgacı- ya da böyle diyagramlar yapmak için gayet iyi) Şimdi sıra beyazda ve tahtanın geri kalanındaki duruma göre A'dan E'ye hepsi de siyahı zavallı durumuna düşüren bir yığın hamlesi var.

Şimdi, asıl mesele şu: bu köşeye ilk oynayan siyahtı, burasının onun çöplüğü olması gerekir. Ama tek yaptığı 3-5 puan için sürünmek...

Hollanda'dan bahsetmiyorum. TU Delft'ten bahsetmiyorum. Akademiden bahsediyorum. Hayattan bahsediyorum...

Olan şu; dün danışmanımla buluştum. Bir ay sonra nihayet çalışmam üzerine azıcık konuşabildik. Bana bildiğimiz, çok teknik kritiği verdi; table of contents şöyle olsun, şurasına bunu ekle, şunları azalt, bunları arttır. Ben bunun karşılığında kendimi çok mutlu hissettim. Çünkü bana "ben bunlardan anlamam, bunu çalışma da şunu çalış" demesinden korkuyordum, çünkü bu oluyor, eğer direnmezse Alper'e olacak. Ama kadın konuyu anlamış, benimsemiş, bundan doktora tezi olur diye kabullenmiş, üzerine bana zaten iyi bildiğim, herkesin bildiği, ama benim bildiğim halde bir sebeple yapmamayı tercih ettiğim şeyleri yapmamı öneriyor. Beyaz olarak ne yapması gerekiyorsa onu yapıyor. Ve ben mutlu oluyorum. Çünkü beni oyunda tutuyor. Ben de mutlulukla sürünüyorum üç beş puan için. Dediklerini de yapıcam zaten. Bu köşede yaşayan bir grup tutayım yeter. Becerimi öbür köşede gösteririm artık.

Neyse. Naapayım...


2 yorum:

elegimsagma dedi ki...

Bişey yapma Bilge, enfes metafor yapmışsın, daha napican?

Umut DURAK dedi ki...

E şahane. Süper haber. Ver elini yayınlar o halde...