Yaşlandık.. Gençten sayılmayız artık, genç insanlardan değiliz. Cumartesi mesela, akşama doğru iki bira içelim istedik, öncesinden gözüme kestirdiğim Be-Bop isimli bir jazz bara gittik. Arkada hafif hafif jazz çalıyor olması dışında yerel pub tadında bir yerdi; 40-45 grubu insanlar çoluk çocuk gelmişler bir yandan birbirleriyle bir yandan ak saçlı barmenle muhabbet ediyorlar. Yaşlanmış olmanın dalaleti şu ki, hoşumuza gitti, kitabımız alıp geliriz bir iki bira içmeye, özellikle dışarısı soğuksa, diye düşündük. Ertesi gün başka bir yerde bir konsere gittim, pazar günü saat üçteki bir konserden çok fazla bir şey beklemeden. Durum aynı, sahnedeki ve 40-50 kişilik seyirci grubundaki yaş ortalaması yine 40 civarı, eğer birilerinin veletleri oldukları çok aşikar tipleri çıkarırsak. Müzik gayet hoş, Ankara'da doğru düzgün canlı müzik olduğu zamanlardaki gibi. İki saksafonlu line-up ile bizim (80ler zırvalamalarına girmeden önceki) Flu'yu andırıyorlar. Onlar kadar ilginç değillerdi, daha kapalı blues-soul bir repertuarları vardı, ama onlar kadar becerikliydiler. E yine çok hoşuma gitti.. Bu tip insanlar arasındayken kendi cinsim içinde hissediyorum. O kuşağın müziğini çok sevdim ben, o kuşağın herşeyini sevdim. Hiç ihtiyarlamayacak bir kuşağın peşine takılıp vaktimden önce yaşlandım, kader.
Yapacak bir şey yok, aynı yerde cuma akşamı "we all love 80s 90s" partisi varmış. 90lar, allahaşkına! 90ları retro partilere konu edecek kuşaktan olmadığım açık be, yani daha dündü işte...
Cumartesi günleri bit pazarı gibi bir şey kuruluyor. Şimdilik sadece gezip bakınıp eğleniyorum. Kendimi tutmaya çalışıyorum,beni çok çarpan ya da çok ilgili bir şey çıkmadığı sürece, yoksa biliyorum içimdeki çöpçüyü durduramıyacağımı. Bildik antikalardan kitaba, çok eski metal kutular gibi ıvır zıvır gündelik eşyadan eski oyuncaklara bi yığın şey var. Ama ben her "şu nefis süt arabası oyuncağı/sigara kutusu/avrupada üzüm çeşitleri haritası/x-şeklindeki-y-açacağı sadece n yuro" diyişimde bir yıl üçünde üç defa ev taşımış olmanın öğrettiklerini hatırlamaya çalışıyorum.
Bir de vakit bolluğundan, ya da sosyal çevrenin darlığından, go'ya döndüm, igs'ye (internet go server) dadandım tekrar, iyi oldu. Geçen akşam benden çok daha iyi biri (galiba ingilteredendi ama kaç yaşındadır, erkek midir kadın mıdır, ne iş yapar bilmiyorum; seviyorum böyle amaca yönelik internet ortamlarındaki kimliksizliği) perişan etti beni oyunda. Bittikten sonra ben kaybettiğim daha ortalarda belliyken oyunu sündürdüğüm için özür diledim, vaktini boş yere harcamış hissettiyse diye, hoşuna gitmiş olacak gece üçe kadar bana oynadığımız oyunu review etti, hataları gösterip, nasıl daha iyi olsa anlatıp.. Ne iyi insanlar var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder