27 Ekim 2007 Cumartesi

Geçen haftasonunun fotoğraflarını aldım Olgu'dan. O yüzden biraz daha Amsterdamı da gördüm, valla belgelemesi. Bu fotoğraflar hep Olgu Çalışkan tarafından yani.

Yüzümü gösteriim biraz. Ahanda ben. Elvan Hoca demişti galiba zamanında, mimar milleti fotoğraf çektiğinde nötron bombası etkisi yapar, binalar öylece durur tüm insanlar kaybolur diye. Kimdi hatırlamıyorum, birisi Kayseri'deyken acaip yoğun kavşağın tam ortasındaki 1900 bişi İttihat Terakki binasının fotoğrafını tek bir araba olmadan yapayalnız çekmeyi başarmıştı da :) Bi yığın bina falan koyuyorum buraya ben yokum. Kim inanır sonra di mi..
Olgu'yla oturduğumuz bu yer 2. Dünya Savaşı Anıtı'nın olduğu meydan, valla, o üzerimizdeki masum bir kırmızı ışık. (Daha ilk fotodan yalan olduğu da ortaya çıktı yani, bu nasıl Olgu tarafından çekilmiş olabilir ki. Peki bunu Merve Çekti.)

Çeşit çeşit bir sürü meydan, bilindiği üzere, tüm Avrupa'da. Meydan diyince akla trafik kavşağı ya da otopark gelen bir ülkeden gelince insan her birine ayrıca bayılıyor.

Buranın sağ tarafı eski kocaman kilise solu red light district. Biri diğerinin yan endüstrisi ama hangisi hangisinin bilemedim, dedim, herkes pek güldü, çok hoşum valla, ilahi.

Berlage'nin adı daha önce geçmiş olan binası. Girişin üstündeki yüzü cephede bedeni tavanda olan kabartmalar çok hoştu. Niye çekmemişiz ki. Bi dahakine.

Nefis bir enstrüman. O yuvarlak oyukların her biri başka bir nota veriyor, hatta muhtemelen mesafeye göre perdesiz gibi sonsuz ses de sağlıyordur. Hem perküsyon hem melodi sağlıyor yani. Çaldığı şey gayet zengindi, adamı görünceye kadar bir mağazadan falan gelen müzik sanmıştım.Burda muhteşem olan tek tek anıtlar değil de doku daha çok. Katedralleri bile başka yerdekilerden daha mütevazi. Zeminin yumuşaklığı önemli bir faktör ama, diye açıklıyordu bir kitap, bunun Dutchların gösterişten uzak karakteriyle de ilgisi var. Amsterdam'da herhangi bir kanalın yanındaki herhangi bir dizi bina. Kartpostal gibi.

İşte bunun güzel bir fotosunu bir yerden yakalasam da bir yazsam diye ne zamandır bekliyordum. O kadar çok var ki bunlardan. Bisikletin bu kadar yoğun kullanıldığı ve çok el değiştirdiği böyle bir yerde bisikletlerin hayat döngüleri çok ilginç olabiliyor. Bir çoğu kullanılmayacak duruma geldiğinde işe yarar parçaları 40-50 €luk toplama bisikletlere gidiyor. Bazıları satmakla uğraşmayıp çalınsın diye öylece orta yere bırakıyorlar. Bu onlardan biri değil belli ki, çünkü korkuluğa kilitli. Bunlar en dramatikleri oluyor. Birileri sarhoş kafayla buraya bıraktı da sonra nereye bıraktığını hiç hatırlayamadı mı, yoksa çekip gitti başka bir yerde yaşamaya başladı da sonra hiç arayıp sormadı mı belli değil. Ama böyle öylece ölmeye terkedilmiş bisikletlerden o kadar çok gördüm ki. Bi de bunun tam tersi olanlar var, bisiklet yolda giderken yalvarıyor, bırak artık huzur içinde öleyim diye de tepesinde büyük bir ciddiyetle çırpına çırpına pedal çevirmeye devam ediyorlar. Bazıları bisiklete çok para vermemeye özen gösteriyor. Başka şehirlerden gidip gelenler mesela, çoğunlukla iki bisiklet kullanıyor, evinden biriyle gara, garda bisikleti bağlayıp trenle öbür kente, orda garda bağlı duran bisikletle işine. Böyle olunca üç kişilik bir aile 5-6 bisiklet kullanabiliyor. Bir de trene alınmasına izin verilen küçük katlanabilir bisikletler var. Ama onlar hem çok pahalı, hem de sirkvari bir görüntü veriyor.

Biraz daha Delft;

Olgu bizim yurdun caddesinin çok güzel bir fotoğrafını çekmiş. Gerçi yurt dememeye özen gösteriyoruz 30 yaş civarı eşşek kadarlar olarak, farkettim ki bir ben değil herkes öyle. Ev. O kadar.

Delft, Beestenmarkt.

Bir başka gezelim, görelim, öğrenelim, eğlenelim, ama yetinmeyelim, yaşamak kime yeter, belgeleyelim, paylaşalım, arkadaşlarımızı sıkalım, kendi kendimize de açıp açıp bakalım, iyiyim ben di mi, iyiyim, iyiyim, bak buraya öyle yazmışım programında daha görüşmek vesaire.

Şarkı kalsın daha. Daha geçmedi Deniz bebeğin ilk heyecanı...

2 yorum:

elegimsagma dedi ki...

uffacik bi koment birakiyim dedim efem. mimar gözlüğünden yazı okumak da ayrı bi şeymiş, dikkat edelim "ayrı bi keyifmiş" demiyorum daha, zira cumleyi annamayıp yeniden okudugum zamanlar mevcut:) bu durum benim eblehlikle alakalı muhtemelen. Ha bilgecim bi de, senin şu içselleştirilmiş referans itina ve özeninden ben de istiyorum.
imza: pilacüarist rabia

Umut DURAK dedi ki...

Fotograf iyi olmuş abi. Özlüyoruz biliy musun? Yanına kave içmeye gelsem.