21 Ocak 2008 Pazartesi


Hay böyle aşkın ızdırabını!..

Bilinir, müzik bana önemlidir. Her şeyden önce dinleyici olarak. Bu da ızdırap konusu olmuştur zaman zaman, ama şimdi konu bu diil.
Müzikle, son derece kişisel bir seviyede tutmaya özen göstererek, üretiyor olma tarafından da uuraşmaktayım yıllardır; yıllardır dediim, elimi şöle bel seviyesinde tutarak 'şu kadarlıımdan beri' diyebileceim bir zamandır. Ama yine o kadar zamandır da, parmaklarımı şööle bir fıstık kadar açarak 'şu kadar bişiiler yapıyorum işte' dememi gerektirecek bir yoğunlukta. Bu işi böle amatör bir seviyede tutmak önemli oldu benim için, kendime müzisyen diyebilecek bi şekle soksaydım çünkü, müzikle ilgili diğer taraf, dinleyici olan, çok şey bekleyecekti kendimden, çünkü müzik görgüm, şu yazıda öğle gereksiz bir ezikliğe girmediimi özellikle göstermek için söylüyorum, müzik bilgimden de müzisyenlik becerimden de çok çok ötede oldu her zaman. Ve işin keyfini kaçırmamak adına böyle olması işime geldi.
Yani ben her zaman iki tımbırdatıyor oldum. Hiç bir zaman 'müzisyen' olmadım.. (Çok da hoşuma giderdi halbuki şööle "merhaba bayağn, ben bilge, müzisyenim" diyebilmek. (bu bayağn parantezini yapmasam olmazdı, şurdan biliyorum; ben şu hayatta yüzyüze n kadar müzisyenle tanıştıysam, en az 8n kadar portföyünde bir müzisyen eski sevgili olan kadınla tanıştım. demek ki.)) Yani, dediim, hep iki tıngırdatıyor oldum.
Buraya gelirken ilk seferde sıra onlara gelmeyeceğini bildiğimden, gitarımı, udumu ve tüm müzik programlarımı bırakmıştım ankarada. ilk zaman meksika stratı ankarada satıp üztüne biraz daha koyup buralardan amerikan strat almak şeklinde bir fantazi vardı, ama benim emektar, kıvılcım'da 4 ay bekleyip müşteri bulamayınca (e iyi gitar çünkü hakkı olan parayı istedik, naapalım kimsenin yokmuş parası) (onur arkadaşlarıyla başka bişii için gittiinde görmüş onu orda beklerken, "ben biliyorum bu gitarı, abiminki" demiş de kıvılcım adamı da "e niye bizi uuraştırıyorsun abinden alsana direk" demiş. O kadar ilgisiz kalmış yani), sırtlandım onu getirdim, tüm yükün yanında taşıdım, hayatta yanınızda tutmanıza izin veremeyiz yasa gereği, biz onu arkada bi yere koyarız diyen iki ayrı hostese allaaşkına sağlam bi yere koyun veri prişıss falan diye yalvardım falan (hatta ilk uçakta başka bi gitar daha vardı, hostesler kendi aralarında konuşuyorlardı, bi uçuşta iki gitar ya, şansa bak diye). Neyse, geldik Hollanda evimize.
Ta-taa. İlk sürprüz: dayımdan alıp getirdiğim bu laptopun o kadar adi bir ses kartı varmış ki meğersem, gitarı bağladığımda sesini dışarı veremiyor. Dördüncü sınıftayken sahip olduğum ilk PC'nin ses kartı bu kadar beceriksizdi en son. (Arkadaşlar biz gitarı bilgisayara bağlıyoruz ööle çalıp kaydediyoruz derlerdi de nasıl yani derdim. 8-10 yıl falan önceydi.) Gerizekalı şey son oyunları çalıştırmayı biliyor ama. (Bilgisayar sektöründen de iyice nefret ettim bu yüzden, pc dünyası hala güzelmiş bu laptopcıların yanında, en azından kişiselleşebiliyodu, ulan kapitalizm işte, neyse.) Bi iki kurcaladım, çaldığımı duymuyorum ama kaydedebiliyorum. Eh dedim, ben de zaten öyle performans adamı diilim, kırk yılda iki şarkı kaydediim mutlu olabiliyorum, kıytırık bi amfi alırım çalmam gerektiinde, ama yeter ki "benim şarkım" diyebileceim bişiler yapmama izin versin di mi. Sonraki sürpriz: ne cakewalk, ne reason (her zaman kullandıım programlar) bu ses kartını beğenmediler. Ses çıkmıyo işte anacım ya. İki haftadır kısıtlı bilgisayar bilgimle atmadıım takla kalmadı. Ses çıkmıyo. Yok haram bana bu işler bu laptopla. Olmayacak.
Şimdi, benim böyle şeyleri ağlayabildiim tek omuz olan biricik sevgilimin de dedii gibi, 3-5 ay kasar para biriktirir istediim şeyleri yapabilen yeni bi laptop alırım, olur biter. di mi, mesele bu. cık. diil. ben bezdim, yeter arkadaşlar. bu işlerin gün geçtikçe iyileşiyor olması gerekirdi, yani baksanıza herkese bööle oluyo. melih kendisine, daha iyi bi gitar, daha iyi bi ses kartı, daha iyi bi pedal takımı aldı. umut heves etti gitti mandolin aldı, başka bi heves esti gitti bas gitar aldı. ben gittim kendime yeni bi bilgisayar aldım (3 yıl önce) ses kartı öncekinden daha kötü oldu, "latency" denen problemi aşmak için şeytanın aklına gelmeyecek şeyler yaptım, e aştım sonunda, (altyapı olması gereken şeyi kendi kendine çaldırıp kaydedip sonra ilk versiyonun üstüne kendim çalıp böylece iki kaydedilmiş şey yan yana konduunda, kendi kendisini kaydetmiş altyapıyla benim çaldığım arasında eş miktarda latency olmasını sağlayıp yani aslında latency yokmuş gibi duyulmasını sağlayarak) bu arada yaptığım en güzel 3 şarkıyı kaydettim. Ve bir sonraki bilgisayarım latency problemini mumla aratıyor. Ben şu anda müzik yapabilme teknolojisi anlamında 10 yıl öncesine döndüm. Param yoktu daha iyisini yapamazdım. Yarın öbür gün param olur. Ama mesele bu diil. Ben artık sıkıldım. Bu benim 3 kuruşluk zevkimdi. Ama ben kendimi bildim bileli bu 3 kuruş için 30 liralık emek harcıyorum. Ve zaman geçtikçe bu azalmıyor artıyor. E o zaman, başlığa dönelim, sikerim ben böyle aşkın ızdırabını.
Buradan ilan ediyorum: Vazgeçiyorum Ben bu müzisyencilik oyununu artık bırakıyorum. Olmadı işte. Bu 3 kuruşluk tatmin bana yar olmadı.
Gitar odanın bi köşesinde dursun, güzel görünüyor, dekoratif olarak. Ud, umutcum sende kalsın. Eminim benden iyi bakarsın. Şu ana kadar yaptığım ve dijital olarak kaydedilmiş olan herşey özge'de bi dvd'de zaten. En azından saklanmaya değer olanlar. Bu kadar. Bıktırdı bu iş beni. Ben 17 yaşındayken bana dönmeyecek sevdaları sürdürüyor olmaktan haz alırdım. Şimdi 32 olmama aylar kaldı. Olcak şey var olmayacak şey var.
Hala müzik dinleme işinde bildiiniz en muhteşem otoriteye diz çöktürürüm, o ayrı.

5 yorum:

anl dedi ki...

bilgecim sıkma sen canını yahuu.kendi kocam adına söyleyim, o da mutsuz :( bu bilgisayar yetmiyo, ben kendime ayrı bilgisayar almak istiyorum sadece müzik yapacak diyor, tabi hayal kuruyor,malum maddi durumlar.ayrıcana o pedal yüzünden borca battık, hehe.yani hiçbirimiz için kolay değil maalesef.keşke öyle olsa :)ama kısıtlı imkanlarla güzel şeyler yapmayı öğrenmiş bizim neslin memur çocukları olarak pes etmemek lazım :)

anl dedi ki...

şunu da not edeyim, kocanın derdi de şu: müzikleri desktop dan başka yere kaydedemiyo program öyle istiyormuş. tabii bilgisayarı birçok ley için kullandığımızdan sık sık kafayı yiyo, ve kocanın besteleri her seferinde kaybolma riski atlatıyor.böyle işte...

Çentik dedi ki...

Bilge, Bilge, Bilge... Okuyunca cok kötü oldum. Ne bileyim, hani yeri olsa, ağlayacaktım. Ama yerden göğe kadar haklısın. Anıl'ın dediği gibi: Biz memur çocukları nesli olarak... Hep amatör, hep amatörüz! Hani bir yerde direne, direne...

Ne yapabiliriz? Bir yolu vardır? Buluruz. Ne dersin? Hani sen yapmazsın, kendinden kopamazsın derim ama bir yandan da Bilge bu; ağzından çıkanı, aklı bin kez düşünmüş taşınmıştır, öyle konuşuyordur, derim. Çok üzüldüm! Çok...

Serendipity dedi ki...

Bilgecim yaaa. Heyheylenmişsin çok. Ne desem bilemiyorum. Hayatında kendine yer açtığın bir yer orası. Müzik. Çalması,dinlemesi... Öyle dellenip kenara atılacak iş değil. "kısıtlı imkanlarla güzel şeyler yapmayı öğrenmek..." biz bunu öğrendikse, bu saaten sonra da unutamayız. Bir yolunu bulur, bu işin içinden çıkarız. Sen çalmaya başlarsın. Ben söylemeye...

Umut DURAK dedi ki...

Bilge, güzel abim, hel sen gel Ankara'ya, paraylan deil mi anasını satayım, yaparız bir stüdyo. VArımızı yoğumuzu yatırırız. Yapanı tanıyorum, evine stüdyo kuranı. Yeter ki sen kızma be güzelim.